BOŞLUK
Öyle bir boğumda düğümlenmeli ki yolunu kaybetmiş çarpık kelimelerin , çıkacak tek bir nokta bile bulamamalı. Öyle bir volkanla erimelisin ki, tekrar doğduğunda bir daha tövbe etmeyesin onulmaz hatalarına. Öyle coşturmalısın ki söyleyemediklerinin yokluğunu, hissetmemelisin acıların tazeliğini ve serkeşliğini. İçin bin bir telaşla kıpırdansa da yarın için gerekirse eğer, öğretirse sana hayat daha öğretemediklerini, beklemelisin bir nefeslik. Sonra yok olmayı öğrenip zerre kadar kalmışken, tekrar dirilip, bu sefer sen ona öğretebilesin nasıl yaşanması gerektiğini. Sürüklememeli seni elinle tutabildiğin hiçbir şey, kandırmamalı gözlerinle gördüklerin. Somutlara tıkanıp kalmışken gerçek yüreğin bir arpa boyu yol almamanın ezikliğiyle yıpranmamalısın. Sonra yeniden düşünmelisin, sevmediğini sandığın her çokluğu tek tek ele alıp irdelemelisin. Zaman tersine dönmüşken yıkık mezarlarda olan ama ayakta gibi duran hiçbir zahirilik yanılgıya meydan vermemeli sende. Milyonlarca solukta tükettiğin ,nihayete erdirdiğin hayatı nasıl bir nefeste içine çekebileceğini düşünürsün ki. Her şeyin yok olup gideceğini bilerek yavaş ama içten solumalısın yüreğini tıkayan her şeyi! Anlamayı anlayabilmelisin her çürümüşlüğü zıddına döndürebilmek için. Yürümeni elzem kılan sokaklarda küçük olmaktan korkmadan, yenilmekten, mağdur olmaktan korkmadan dikebilmelisin omuzlarını.. El feneri aramamalısın olmadık yerlerde. Bedeller, harcamalar, harcatılanlar her adımda kıymık gibi batacak ayağına; ama sen şikayet edersen, yürümeyi bile öğrenememişsin demektir. Unutma ki binlerce bedelin toplamıdır ömür. Gönül yordamıyla ararken göz göre göre kaybettiklerin…Dışına bakıp aldanacaksın önce, ürpereceksin, içindeki soğukluk bir süre üşümene yol açacak. Ama kendinle baş başa kaldığında anlayacaksın, o soğukluk kaybettiklerinin ve kaybettiklerinin yerine doldurduklarının boşluğudur.