Alma-Verme Dengesi
Hayatta her şey bir denge üzerinedir. Alma verme dengesi! Hayatımızdaki tüm ilişkilerimiz (iş, aile, arkadaşlık, akrabalık, sevgililik vs.) aldığımız ürün, hizmet… Nefes alıp vermemiz bunun en basit örneği aslında. Bu denge bozulduğunda tüm dengeler şaşar.
Verdiğimiz şey para olabileceği gibi yiyecek, bir nesne, hizmet, iyilik, cesaret, zaman, çiçek, dua, güzel söz, sevgi de olabilir. Dengeyi kurmadığımızda ise;
- Bolluk bereketimizin önünü kapatıyoruz. Para geldiği gibi gider.
- Karşı tarafın hiçbir bedel ödemediği bir şeyin, değerini bilmemesine sebep oluyoruz.
- Sadece kendimizin değil, karşımızdakinin de alma verme dengesini bozuyoruz.
- Emeğimizin, ona ayırdığımız zamanın ve hatta kendimizin değersiz olduğunu hissettiriyoruz.
- Karşınızdakini küçük görüp senin paran benim emeğimin karşılığını ödeyemez diyoruz.
- Karşınızdakini kendimize borçlu bırakıyoruz.
- Sürekli vererek kendimizi yıpratıyor ve beklentilerimiz karşılanmayınca da hayal kırıklığına uğramış oluyoruz.
Temelinde çocukluğumuzdan gelen istemenin ayıp olduğu inancı ve bilinçaltı yönlendirmelerimiz yatarken ne olursa olsun alma verme dengesini korumak önemli. Burada dengeden bahsederken dengenin her zaman eşitlik olduğunu yani alınan şey her neyse onun karşılığı eşit miktarda verilemese bile önemli olanın elimizden gelenin en iyisini yapmak olduğunu belirtmemiz gerekir. Birinin bize yaptığı maddi yardımına karşılığı zor zamanlarında yanında olarak verebiliriz.
Khaled Hosseini’nin Uçurtma Avcısı kitabı çok sevdiğim bir kitaptır orada şöyle bir paragraf vardır:
“Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar hırsızlığın çeşitlemesidir… Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun.
Kendisine ait olmayan bir şeyi alan insan, bu ister bir can olsun isterse bir dilim nan (ekmek) adiliktir. Çalmaktan daha kötü bir suç yoktur…”
Ne kadar doğru bir tespit.
Hırsız: başkasının malını kimse görmeden alan, çalan (kimse) diye tanımlanıyor olsa da yalan söylemek, aldatmak, hile yapmak birini bekleterek zamanını çalmak da bir hırsızlık. Bunları yaptığımız da hayatımızdaki tüm dengelerimizi bozuyoruz.
Dengeli bir hayatta yaşamak umuduyla….